İyi bir öğretmen , aynı zamanda iyi bir de eğitimbilimci olmalıdır.Kendinde biriktirdiği deneyimler ve yaşantılarını doğru bir okuma ile anlamlandırıp , yeniden öğrencilerine ve okul ortamlarına aktarabilmelidir.
Günümüzde sıkça tartışılan yabancı menşeîli eğitim yaklaşım ve modellemelerini kendi eğitim ortamlarımıza taşımaya çalışmak veya kuramı benimseyerek uyarlamalar yapmak ne denli yanlış bir yaklaşımdır.
Her ülkenin sosyolojisi, dili , tarihi , coğrafyası farklı olduğu gibi, çocukları da eğitimi doğrudan etkileyen hem sosyolojik-kültürel hem de genetik farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar gözönüne alınmazsa; ortaya çıkan sonuçlar “dünyanın en güzel elbisesi bile olsa” uygunluğunu tartıp düşünmeden onu alıp, giymeye çalışmak gibi potluklar verecektir.Kaldı ki , yaklaşım tarzı olarak da yanlıştır bu bakış açısı.
Bunun yerine , kendimiz için- bizim için en güzel elbiseyi kendimiz hayal edip , tasarlayıp , deneyimlerimizle harmanlayıp dikmeye çalışmak en doğrusu olacaktır.
Bu benzetmeden yola çıkmak başlangıç noktamız olmalıdır .
Eğitim anlayışı ve yaklaşımlarından önce de , iyi bir eğitim değerler sistemimiz olmalıdır.
Bu değerler sistemi diye tanımladığım şey, eğitim sac ayağını oluşturan çocuk -aile -okul temel birimleri kadar mühim olan iyi bir eğitim devlet politikasını oluşturup sistematik bir hale getirerek , en çok da “eğitim dokunulmazlığı” anlayışını devlet birimleri ve okullarda sağlamaktır.
Bu eğitim dokunulmazlığı diye vurguladığım yaklaşım , eğitim yaklaşım modellerinden ve diğer birçok eğitim ortamları gereksinimlerinden çok daha önce sistemleştirilerek uygulamaya konulmalıdır.
Eğitim dokunulmazlığı tabirini, bilinçli ve önemliliğini öne çıkararak yayılımını sağlamaya çalışmalıyız.Çünkü eğitim sisteminde ortaya çıkan en büyük yanılgılar zinciri şimdiye dek bu anlamdaki eksikliğimizden kaynaklanmaktadır bana göre.
Eğitim dokunulmazlığı diye tabir ettiğim şey ; önce ,konunun uzmanları ile üzerinde gerekirse 10 yıl / 20 yıl …veya gerektiği kadar çalışılarak kendimize has bir eğitim modeli oluşturup bu eğitim modelinin kalıcılığını sağlayıp, yenilikler ve çağ gereksinimleri etkileşimi ve gereksinimi dışında popüleratif yaklaşımlar ile değiştirilmesine , üzerinde oynanmasına , gereksiz müdahalelere izin vermemek demektir.
Bu dokunulmazlığı sağladıktan sonra eğitim modeli yaklaşımı ve eğitim sistematik hiyerarşisi kendini zaten yürütecektir.
Başlangıç noktamız , eğitim dokunulmazlığı sistemini kurmak olmalı , sonrasında kendimize has kendi çocuklarımıza uygun kendimizin ortaya koyduğu model ile eğitim kalitemizi yükseltmek , ihtiyaçlarını karşılamak için iyi de bir eğitim politikaları sistemi kurmuş olmak olmalıdır.
Bütün bunları oluşturabilmek için , öncelikle eğitime ayrılan ekonomik payı devlet politikası biçiminde 1.sıraya taşımak şarttır.
Ekonomik güç dengesi , tartışmasız her alanda ön sırada yer aldığı için oluşturulan eğitim dokunulmazlığı sistemi ve eğitim modelimiz kadar eğitim öğretim ortamlarını etkileyecektir.
Oluşturulacak sistemin varlığını koruması ihtiyaçlarını karşılaması ve eğitim kalitesini yükselticiliği etkisinin tam olabilmesi için , ekonomi politikalarımızda belki de en büyük pay eğitime ayrılmalıdır.
Bu eğitim politikasını oluşturabilirsek ;ortaya çıkacak sonuçları ile, birçok eğitim kaynaklı sosyal, kültürel , ekonomik ..vs. birçok eğitim eksikliği kaynaklı sorunların da üstesinden rahatlıkla gelebileceğimize inanıyorum.
Yukarıda bahsettiğim tartışmalar ve fikirler ışığında oluşturduğumuz eğitim modelimiz her şeyden önce insanı değerli kılan , sosyo -ekonomik kültürel üstünlük ve bilimsel temelli olmalıdır .
Modelleme üzerinde çalışılırken;öncelikle , her sahadan konusunda uzman ve kişisel-karakteristik eğitim anlayışı yenilikçi , kendi alanında donanımlı , kendini iyi yetiştirmiş ve başarılarıyla yer edinmiş eğitimciler , bilim -ilim insanlarından kurulu hakiki bir kurum -kurul oluşturulmalıdır.
Bu kurul başlarda söz ettiğim eğitimin dokunulmazlık anlayışı ile tam yetki verilerek , popüleratif veya politik baskıların olmadığı bir ortamda çalışmalıdır.
Çalışmaların süresi veya yolu ne olursa olsun kurulun kararları ön planda -değerli kabul edilmeli , aceleyle oldubitti ile değil kalite esaslı gerçekçi bir tavır sergilenmelidir.
Modelleme üzerinde çalışılırken Öncelikle kendimize has,diğer toplumlardan bizi farklı kılan toplumsal farklılıklar ve özelliklerimiz bilimsel verilerle sıkı bir inceleme araştırma ile gerçekçi bir biçimde ortaya çıkarılarak netleştirilmelidir.
Önceden denenmiş eğitim modelleri incelemeleri değerlendirme yapılarak olumlu olumsuz yanları sıralanan bir rapor oluşturulmalıdır.
Ekonomik kaygı taşımayan güçlü sistematik bir yaklaşım tavrı hakim olmalıdır .
Bu temel unsurlar ile belirlenecek eğitim modeli üzerinde uzun yıllar çalışılarak dönütleriyle sıkıca takip edilerek , sahaya inmeden netleştirilip sonra pilot uygulamalara geçilmeli ,sonra da okul eğitim ortamlarına taşınmalıdır.
Bu çalışmalar yapılırken gözardı edilmemesi gereken, eğitim öğretimi doğrudan etkileyen temel birkaç unsur ise şöyle sıralanabilir:
Ortaya çıkacak sonuçlarda aşağıda vurguladığım eğitim yaklaşım modeli mutlaka hakim olmalıdır. Yapılacak çalışmalar planlanırken ,Özellikle çocuğun aile ortamı onun doğumundan önce takibe alınarak , başlarda ailenin eğitimi ve planlı bir çocuk eğitim aşamaları sıkıca değerlendirilmelidir.
Aile bizzat çocuğun ilk ve en önemli öğretmeni olduğunu kavrayabilsin diye doğumdan önce anne baba eğitimi gerçekçi sistemli ve dokunulmazlık yaklaşımı ile kesinliği olan bir tavır ile iyice sağlanmış olmalıdır .Bu tavır anlayışı ise gerçekçi bir okul ortamı olmalıdır. “Anne baba okulu “adıyla sistemli ve yasal boyutu olan gerçekçi bir model ile kurulu devlet okulu olmalıdır.
Öğretmen ve okul ayağında eğitim yaklaşımı net ve kuralları olan bir yaklaşım ile üniversite işbirliğinde öğretmen okullarını beslemeli iyi bir devlet politikası gerçekliğinde; yukarıda bahsettiğim eğitim dokunulmazlığı ile kurallarını en başta ve doğruca koyabilecek ön çalışmalar ile belirlenmelidir.
Özellikle gerçek anlamda akademik mesleki yeterlilik ön planda tutulmalı , kişisel gelişimini tamamlamış olarak öğretmen sahada yer almalıdır .
Özellikle ekonomik kaygının yer almadığı mesleki bir bakış açısını öğretmenlerde hakim kılmalı , sosyal statü değerliligi toplumsal kabul ve önemliliğini hissedirici düzenlemeler ile yıpranmış meslek algıları ortadan kaldırıcı önlemler ve yeni çalışmalar yapılmalıdır.
Öğretmen eğitim öğretim ortamlarında mesleki varlığı ile ön planda olmalı , okul kurum kültürü tüm personele doğru ve olması gerektiği gibi kazandırılmalıdır.
Aile, eğitim öğretim ortamlarında velî adı ve mantığında değil ;eğitimin , öğretmen ve öğrenci kadar eşit bir parçası ya da bütünleştirici en büyük unsuru olarak yer almalıdır.
Aile, yeni bir müfredat sistemi ile eğitimi uzaktan takip edip , sorunları tartışırken kendini konunun dışında tutan değil , var olan her bir sorunda kendisini en önemli paydaş gibi gören bir anlayışla eğitim öğretim ortamlarına bizzat dahil edilmelidir.
Çocukların eğitim öğretim ortamları planlaması ,ailenin uygulayıcı ve katılımcı olduğu bir yaklaşım ile yapılandırılıp, çocuğun yeteneklerinin belirlenip ayrıştırılmasında ve geliştirilip ortaya çıkarılmasında , desteklenmesinde de aile 1.rolü üstlenmelidir.
Özellikle yeteneklerin erken keşfi önemli olduğundan , ailenin erken dönemde eğitim öğretim ortamlarına katılımının sağlanması esas olmalıdır. Burada vurgulamak istediğim , aile eğitimleri ile ailenin eğitimi değil,bizzat ailenin çocuğu ile birlikte eğitim öğretim ortamlarına öğretmen kadar etkin bir rol ile katılmasını sağlamaktır.
Erken yaşlarda yetenekleri belirlenen çocukların , doğru eğitim öğretim ortamları ile desteklenip, yeteneklerinin gelişimi ve üst düzeyde ürünsel dönüşümler sağlayıcı uygun bir müfredat ile desteklenmesi oldukça önemlidir.
Eğitim öğretim ortamlarının rekabetçi bir yaklaşım ile değil , daha çok beraberlik kavramını güçlendirici yaklaşımlar ile beslenmesi mutlaka dikkate alınmalıdır.
Yukarıda vurguladığım önemli birkaç unsur dikkate alınarak ,yapılacak çalışmaların iyi bir planlama ile başlanarak yol alması gerekir.
Bütün bu çıkarımlarım ve bakış açımda vurgulamak istediğim en temel gereklilik ise , eğitim öğretimin şansa bırakılmayacak kadar önemli olduğudur .
Bu önemliliği hepimizin hissetmesi ise paylaşımcı , açıklayıcı ,üretken , yapıcı bir öğretmen bakış açısı ile mümkün olacaktır.
Bu bakış açısı ile deneyim ve çıkarımlarım doğrultusunda fark ettiğim ve üzerinde hassasiyetle durduğum birçok konuyu gerekli ortamlarda paylaşmak benim için hep öncelikli olmuştur.
Var olan batı kaynaklı Eğitim öğretim modellemelerini konuşmaktan ziyade doğrusunu isterseniz , olması gerekeni bulmaya çalışarak kendimizce tartışmayı daha dürüst bir yaklaşım olarak düşünürüm.
Eğitimde hedef koyan ,sistemli, kalıcı ve batı menşeîli olmaktan ziyade bize has, bizim diğer toplumlara göre farklılık gösteren özelliklerimizin gözönüne alınarak oluşturulmuş bir modele ve eğitimi 1.sıraya koymuş devlet politikalarına ve modellere ihtiyacımız vardır.
Yorumlar