banner68

banner113
26 Haziran 2025 Perşembe

CHP’Lİ BAŞEVİRGEN: “ERDOĞAN’IN EKONOMİ POLİTİKALARI VATANDAŞI FAİZE ÇALIŞTIRIYOR...”

Tarihin İnce Yüzü Silifke

21 Haziran 2025, 16:10
Tarihin İnce Yüzü Silifke
Meryem Güneş Berberoğlu
Tarih bazı şehirlerin yüzüne kalın harflerle yazılır; bazı şehirlerse incecik işlenir zamana. Silifke, kalın puntolarla bağıran bir şehir değil. O, tarihin zarif kalemle yazdığı bir dipnot; ama öyle bir dipnot ki, ana metnin yönünü değiştirir. İncecik dokunmuş bu şehir, sanki zamanı fazla gürültüyle geçirmemek için kendini sessizliğe yeminli kılmış. Bir kentin taşına toprağına sinen zarafet, sadece mimaride aranmaz. Silifke’de taş bile usulca susar. Göz alabildiğine uzanan narenciye bahçeleri, yamaçlara sinmiş zeytin ağaçları, Göksu’nun tereddütsüz akışı... Bunların hepsi, ruhu arıtan bir geçmişin yansımasıdır. Her şey olması gerektiği gibi... ne fazla, ne eksik. Ne gösterişli bir abartı ne de ihmalkâr bir sadecilik. Silifke’nin çehresi konuşmaz; fısıldar. Maviyle yeşil arasında yapılmış bir anlaşma vardır sanki: “Gri’ye burada yer yok.” Gökyüzü alabildiğine mavisiyle bir ağacın gölgesine yerleşmiş yeşilin serinliğiyle tamamlanır. Betonun hoyrat çizgilerine kapalıdır bu şehir. O yüzden huzur, açıkta değil, biraz içeride, biraz da geçmişte gizlidir. Burada tarih, sadece kalelerde, mozaiklerde, antik tiyatrolarda yaşamaz; insanın yüzünde yaşar. Yaşlı bir kadının elinde tuttuğu iğne oyasında, bir çocuğun köprü altındaki serinliğe atlayışında, bir esnafın yoldan geçenle kurduğu gönül selamında... Hepsi tarih kokar. Çünkü Silifke, geçmişi müzelik bir eşya gibi saklamaz; onu yaşar. Bu yüzden bu şehirde yürümek, bir tarih kitabının sayfaları arasında gezinmekten öte bir duygudur; o kitap, sizinle birlikte nefes alır. Felsefesi olmayan bir şehir, sadece taş yığınıdır. Silifke soru sormaz hayata, cevaplarla yaşar. Zamanın telaşına cevaben yavaşlık öğretir. Kalabalığın gürültüsüne karşılık, içimize çekilen bir sessizliği önerir. Ve bu sessizlik, insanın kendisiyle yüzleşmesini kolaylaştırır. Psikolojik bir arınmadır bu: Göksu’nun kıyısında otururken geçmişe dönmek, yalnızlığı sevmek, kendine kavuşmak. Silifke, hem bir sınır hem bir köprü gibidir. Taşucu’ndan denize açılırken, arkanda Toroslar’ın gölgesi; önünde Akdeniz’in sonsuzluğu olur. Bu denge, Silifke’ ye de sinmiş. Ne tam Karadeniz gibi aceleci, ne de Ege gibi rahat. Toroslar kadar vakur, Akdeniz kadar içten. Silifke’nin kadınları güçlüdür,güzeldir.Ellerinin hamuruyla hem tandır yapar hem çocuk büyütür. Gençleri, kente bağlıdır ama gözleri uzaklardadır. Çünkü bu şehir, aidiyetle hayal arasında bir çizgide durur. Göç ederken bile yanına alınan bir mendil gibi; yıpranmaz, kokusu kalır. Bazı şehirler vardır, yalnızca sokaklarında yürünür; bazı şehirlerse hissedilir. Silifke, öylesine yürüdüğümüz şehirlerden değil, hissedilenlerdendir. Göksu’nun kıyısında bir akşam üstü yürüyüşünde, taş döşeli sokaklardan gelen kekik kokusunda, Toroslar’a bakan bir çatı katından görülen gün batımında... O ince dokunuşu fark edersiniz. Ve anlarsınız ki bu şehir, tarihin kalın sayfalarında yer almak istememiştir. O, incecik kenar süsüdür tarihin. Ama onsuz o metin eksik kalır. Silifke, sesini yükseltmeden var olmanın; gürültüsüz bir kimlik inşa etmenin zarafetidir. Bir şehir değil, bir terbiyedir. İnsan kalmanın, doğaya saygı duymanın, tarihle kavga etmemenin terbiyesi... Ve her zaman hatırlanması gereken şu cümleyi fısıldar size: "Bazı şehirler sizi değiştirir; ama Silifke, sizi kendinize döndürür."

    Yorumlar

banner112
Yeni Sitemizi Nasıl Buldunuz?

EN ÇOK YORUMLANANLAR
BUGÜN
BU HAFTA
BU AY
E-GAZETE
  • Guncel Haber Tamsayfa.Net - 17 Şubat 2021 Manşeti
ARŞİV