“Basın özgürlüğü ”nün evrensel bir değer olarak ilan edildiği 18. yy’dan günümüze uygulamada pasifize olması,gazeteciliğin gelişiminin toplumsal özgürleşim sürecine de sekte vuruyor .Pazar mekanizması yoluyla partizan ve ideolojik eğilimler azalmasını, gazetecilerin objektiflik, denge ve doğruluk gibi profesyonel normlara olan bağlılığının artmasını, basının toplumsal sorumluluğunun gelişmesini sağlamasını vergilerin devlet denetiminden kurtulması mı sağlar? Basının kamuya hesap vermesi için şart budur belki de kim bilir! Haber toplama ve yazmanın giderek analiz ve kanaatin yerini tutmaya başlamasının sebebi de pazarın manipülasyonunun yol açtığı bir düşüş eksprofesyonelleşme olabilir diğer bir belkide .
Basın ve gazetecilik ayrımsallığı 19.yydan beri gündemde yeni gündeme düşmüş değil yani özelliklede İngiltere ve Amerika gündemini meşgul etmiş .20. yyın ortalarında devletin mali ve idari denetiminden görece özerk bir konumda dördüncü gücü teşkil etmesi gerektiği tezinin revüzyona uğraması liberal-kapitalist toplumlarda görülüyor.En büyük sebepleri arasında liberal basın düşüncesine yönelik inanç kaybı, basının yalnızca özgürlüklere değil, aynı zamanda sorumluluklara da sahip olması gerektiğini savunan toplumsal sorumluluk kuramının doğuşu gösterilmekte . Bizdeyse yine 80ler sonrası takip eden promosyonun başlıca tiraj artırma ve tanıtım stratejisi olarak yaygın biçimde uygulamaya konulduğu süreç, toplumsal sorumluluk nosyonunun gazeteciliğin değişen yüzünü gösterir .
Toplumsal bir kurum “basın” ile mesleki özgül bir pratiğe göndermede bulunan “gazetecilik” arasında ayrım yapma çabası ne kadar doğru tartışılır?
Tek doğruluk payı olansa; basının toplumsal sorumluluğunu etkin biçimde yerine getirebilmesi için önerilen doğrultu profesyonelliğe ve objektifliğe sıkı sıkıya bağlı bir gazetecilik anlayışıdır.
Basın;Toplumsal sorumluluk…Profesyonellik…Objektiflik…Gazetecilik.
Zordur gazetecilik …Her geçen gün tarihsel gelişimi sürecinde yaşadıkları tekerrür içinde daha da zorlaştırmakta hem dünyada hem ülkemizde.. Yerelde çalışmak mı ulusalda çalışmak mı zor mukayesesi de boş ,zira tarihsel süreci tekerrürden ibaret .Kurulan cemiyetlerin tek çatı altında toplanamayışı, temel amaçlarının (Madde 3)gerçekleştirmek için izledikleri yol ve çalışmalarda Genel Merkezlerinden uzaklaştıkça değişiklik göstermeleri asıl hedef yan hedef moduyla hedeflerinden uzaklaşışı sonuçta çözümsüzlük içinde zorluk yaşayan bir basın ve gazeteciler ile karşımıza çıkmakta, ders alınmadığı sürece tarihin tekerrürü modu oluşmakta.Cemiyet altında toplanmayı başarabilen gazeteciler çok büyük güç .Cemiyet yönetimleri bu 5. Gücün farkında mı ,işte orası muamma ?Bu günlerde kent basın camiasında bir rahatsızlık nüksetmiş dillendiriliyor ; cemiyetler özellikle konunun merkezi cemiyet üyelik şart parantezine göre alım yapıcağız diyorken acaba o üyelik şart parantezleri ne kadar uyuluyor ,neye göre esniyor şartlar soruları cevap arıyor ?
- Efendim yeni üye yapmıyoruz sebep falanca malum sebeplerden
- Eyvallah peki çatınız altında o malum sebeplerden ötürü olan üyelere ne demeli?
- Onlar eski üye ..
Sonuçta eski yeni fark etmez şart neyse odur.Eskiye esneme payı varsa yeni üyelere de ayni esneme olmalı. Yok, şartlar esneme payı içinde değil net kararsa o zamanda o şartlara uymayan eski üyeler üyelikten çıkarılmalı yani orta nokta bulunmalı. Mesleği ilgilendiren sorunları incelemek, çözüm yollarını bulmak için, Meslek mensupları ve üyeleri arasında yakınlaşma ve dayanışmayı sağlamak için çifte standardı ve ikilemi ortadan kaldırmak olmazsa olmazı. Tek çatı altında birleşmek olmamasına bir şık daha eklendi
Üstelikte unutanlara hatırlatmalı
Gazetecilik bir ruhtur girdiği bedende son nefeste çıkar.
Gazeteci olmak için cemiyetlere üye olmaya gerek yok!
Yorumlar