Ülkenin içinde bulunduğu şu son halinden memnun olanınız var mı? Şahsen ben memnun değilim. Eminim benim gibi haber bültenlerini izlemek dahi istemeyen bir çok kişi vardır. Çünkü artık neredeyse her gün polis ve vatandaşlar arasında çıkan çatışmalarda can kayıpları yaşlanıyor. İnsan yaşamı hiç oluyor. Sokaklar adeta savaş alanı, sokaklar can pazarı. Hedef gözetmeksizin atılan gaz fişekleri, molotoflar, havai fişekler, taşlar hepsi huzurumuzun taa böğrüne böğrüne isabet ediyor. Yaralıyor güzel ülke ve güzel yarınlar umudu taşıyan düşlerimizi. Endişeliyim her geçen gün biraz daha yitiriyoruz birliğimizi ve dirliğimizi. Üzülüyorum velhasıl. Demokrasinin bütünüyle içselleştiği ülkelerde vatandaşların iktidarın devlet yönetme politikalarını beğenmek gibi bir zorunluluğu yoktur. Beğenmediği noktalarda hükumete, tepki göstermek için yasaların kendilerine tanıdığı protesto ve eylem hakkı vardır. Peki bugün ülkemizde iktidarın devlet yönetme politikalarından memnun olmayan vatandaş, memnuniyetsizliğini ifade etmek için yasal protesto hakkını kullana biliyor mu? Demokratik ülkelerde vatandaşlar iktidarların haksızlık yaptığını düşündükleri noktalarda protesto haklarını kullanır, devletin kolluk kuvvetleri de, bu haklarını kullanan vatandaşlarının sınırını hatırlatır, karşıt görüş savunanlardan gelebilecek tehdit ve tehlikelere karşı vatandaşı koruyarak demokratik hakkını kullanmasına refakat eder. Yani polisin asıl orada bulunuş nedeni, demokratik hakkını kullanan vatandaşa bu hakkını rahat kullanmasını sağlamaktır. Peki bizde durum nedir? Kolluk kuvvetleriyle iktidar yanlıları kol kola, birinde TOMA diğerinde PALA, vatandaşa “ Sen misin demokrasi isteyen” deyip, haber bültenlerine bol aksiyon dolu kareler. Bir baba düşünün ki; ailede bütün evlatlarına eşit oranda sevgi ve şefkat göstermiyor. Birini diğerinden ayrı tutuyor, birini bağrına basarken,diğerini dirseğiyle itiyor. İşte böyle bir ailede sevgi, şefkatte eşit değilse, ayrı gayrı var ise en başta kardeşler arasında geçimsizlik yaşanması kaçınılmazdır. İşte böyle bir ailede ne huzur olur ne de, aile bütünlüğü olur. Berkin Elvan için ' ölmüştür bitmiştir' diyen ve annesini terörist ilan eden Başbakan Erdoğan, Mavi Marmara baskınında ağır yaralanan ve dün hayata veda eden Süleyman Söylemez' in ailesine taziye ziyaretinde bulunuyor. Bu düpedüz vatandaş ayrımı yapmak değil midir? Oysa başbakan tüm vatandaşlarına adil ve eşit derecede şefkatli olmalıdır. Hiç zaman bir vatandaşını bir diğerinden ayrı tutmamalıdır. Başbakan ülkesinin babasıdır. Türkiye bir aileyse eğer ve bu ülkenin birlik ve bütünlüğü huzuru başbakanın tüm vatandaşlara adil ve eşit mesafede yaklaşmasından geçer. Bugün ülkemizde kardeş kavgası var ise sokaklar savaş alanına dönmüş ise başbakanın ayrımcılık ve kutuplaşma yaratan davranışlarıdır. Bu gün ülkenin içinde bulunduğu durum Başbakan Erdoğan'ın kendileri gibi düşünmeyenleri "Çapulcular,marjinal guruplar, ülkenin büyümesini istemeyen dış mihrakın yerli temsilcileri ve terörist" gibi sıfatlar ile ifade etmesinin bir sonucudur. Gelinen noktada ise ülke maalesef AKP'li ve “DİĞERLERİ” diye ikiye bölünmüştür. Baş görevi ülkenin birlik ve bütünlüğünü sağlamak ve korumak olan başbakanın bu şekilde ülkeyi ayrıştıracak noktalara getiren davranışlar göstermesi, ülkeye huzur değil, kaos getirir.
Yorumlar