Yaşam sürecimiz de , bir çok kez veda etmek zorunda kalırız. Bir şekilde hayatımızın içinde hep Veda noktaları ile yolumuz kesişir. Kabul etsek te etmesek de bazan zorunlu bazan de istegimiz dahilinde, işimize, evimize, ailemize, dostlarımıza, sevdiklerimize, maddi kazançların kaybına, sevdiğimiz arabaya, aşklara, sevdalara, sevdiğimiz bir eşyaya, hatta hayata veda etmek zorunda kalırız…! „Veda“ kelimesinin içeriğindeki hüzünlü tını olumsuz bir duygunun içimizde tetiklenmesine yol açar. Veda ettiğimiz herşey kendimize ait birşeyden ayrılma algısı yarattığı için, vedalaştığımız herşey bizi derinden sarsar.
Veda yemekleri, Veda partileri, Veda geceleri düzenlenir. Fakat öncesinde yapılan çoşkulu hazırlık gecenin sonunda, yerini buruk bakışlı insanlara bırakır…! Gecenin adı en nihayetinde vedalaşmadır işte…!
Bu kültürel yapı bana göre, bize zarar veriyor…Mesela hiç bir kültürde genç bir kıza kına gecesinde „yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar“ türküsü söyleyerek, ağlaması için ısrarcı olmak yoktur…Gerçekte kız sadece evden ayrılacak, kendi dünyasında sevdiği adamla mutlu mesut yaşayacaktır. Oysa aile için artık kızları o evde olmayacak ve kontrol elden gidecek düşüncesi hakimdir. Kontrol edemezsek acaba herşey istediğimiz gibi olcak mı? kaygısı vardır. İnsanlar veda ederken en çok da kontrolün elinden gitmesinden dolayı kabullenişleri zor olur…! Bu zorlanma, onun artık, kendi dünyasına ait olduğunu kabul edebilme duygusuyla bir türlü başedememekten kaynaklanır.
Hayatımıza girenler, karşımıza çıkanlar gelir ve zamanı gelince giderler, İyi bir eş, iyi bir meslek, iyi bir evlat, güzel bir araba..v.s., bütün bunların elimizde olması, bunları bir gün kaybetmeyeceğimiz anlamı taşımaz..Hayatımızı sürdürken kontrolun bir kısmınında yaşamın kendisinde olduğunu kabul etmek gerekir. Bu düşünceyi zihnimizde olgunlaştırıp yerleştirdiğimiz de bir şeylere veda etmek durumunda daha kolay kabul ederiz. Hiç bir şey bize ait değildir…Hatta kendi hayatımız bile, sadece geçici bir süre için bize emanet verilmiş bir süreçtir.. Gün gelince kendimize bile Veda edebileceğimizi bilmek, diğer vedaları ne kadar anlamsızlaştırıyor aslında...!
Ölüm çok acı bir vedalaşma şeklidir tabiiki, sevdiklerimizi kaybetmek bir daha göremeyeceğimizi bilmek çok derinden sarsan tartışılmaz olumsuz bir duygudur. Yine bizim kültürümüzde en zor kabullenişlerden biridir. Üzerinde düşünmek bile gereksizdir. Bir anlamda tabu gibidir...red edilir…Ancak kabullenmekten başka çaremiz yoktur…Evrenin işleyişi böyledir...! Veda gelişimin de bir parçasıdır, istesekte istemesekte birşeylerden günü gelince ayrılırız. Veda noktarı ile hep karşılaşırız.
Sessiz Vedalar vardır bir de…Mesela siz birilerinden gidersiniz ama kimse farkına varmaz…Girdiğiniz veda sürecinde içinizde bir yerlerde firtınalar kopar, bir süre sonra fırtına sonrası sessizlikte, ruhunuzda oluşan kabulleniş süreçi başlar. Artık kalbiniz acımaz ruhunuz kanamaz…kendi yaranızı kendiniz pansuman edersiniz…bu durumun da olumlu bir yanı vardır. Gelişir ve büyürsünüz. Mesela güçlü insanların vedası hep sesizdir…!
Bir başka „Veda noktası“ da sevgiliden ayrılmaktır. Çoğu insanda derin acıların hissedildiği bir ruh hali oluşturur. Aslında alışkanlıklardan ayrılmakdan korkutuğumuz için zordur. Herşeyinizi bilen biri, herşeyi paylaştığınız, kendinize ait hissettiginiz biri bir gün çekip gidince, sanki dünya yıkılmış gibi acı cekersiniz. O durumda da neyin şer neyin hayır olduğunu düşünemezsiniz bile… belki de gitmesi gerektiği için gitmiştir, oysa yeni biri girdiğinde hayatınıza eskisi sadece artık anılarda çok nadiren hatırlanacaktır…Ayrılık sürecindeki ağdalı durum kaybolacak, gereksiz bir üzüntünün esiri olduğu için kişi kendine kızacaktır…Insanın duygularla başetmesi ile alakalı bir durumdur. Bazanda vedalar insana çok iyi gelir, o ana kadar o ortamda göremediklerimizi uzaklaşınca görmemizi sağlar. Değerlerin farkına varmamızı sağlar. Ilişkilerin düzelmesi için ya yeni çözümlere ulaşmayı yaratır, ya da doğru olanın gerçekleştiğini kabul eden bilinçli bir bakış açısı oluşturur.
Varoluş sürecimizi düşündüğümüz de, daha bebek dogar doğmaz önce annesine bağlı olduğu kordon bağının kesilmesi ile ilk kez „Veda etme“ gerçeği ile tanışır. Sonra biberondan süt içmek için anne sütünden vazgeçer. Yeni bir hayat deneyimi için zor da olsa birşeylerden ayrılmak gerekir…!
Elbette her konu da olduğu gibi veda edebilmeyi becerebilmek için de iyi bir farkındalık bilincine sahip olmak şarttır. Tıpkı tırtılın kelebeğe dönüşmesi, yılanın deri değişmesi, ölü hücrelerin bedenden ayrılışı gibi doğada yenilenmenin ve dönüşümün doğal algısını, insan kendi hayatında da kabul etmek, yenilenmenin bilinçli tarafını görmek zorundadır. Yaşamın bizden götürdüklerine rahatça veda edip, ne getirirse getirsin gülümsemeyi öğrenmemiz gerekir. Gelişim süreci böyle gerçekleşir, kaybettiklerimizin yerine ya daha iyisi gelir yada kötüsü ama gerçekte hep olması gereken olur…!
Sevgiyle kalın, Mutlu kalın.
Profesyonel Koç
Derya Colaker
www.deryacolaker.com
Yorumlar