Ben Kıbrıs Mübadili bir aileden gelmekteyim, Annem Babam,dedem babaannem Kıbrısta doğdular aama ben Mersin’ de doğdum ..Mersin’i çok sevdim,terketmedim terketmemde.Dünya yıkılsa kaçmamda.ve bu şehirde yaşamaktayım.
Çocukluk yıllarımı anımsıyorum da, Mahmudiye mahallesinde büyüdüm .Şimdiki sanat okulunun altı mezarlıktı yan tarafı zeytinlibahçeydi.Pikniğe giderdik.zeytinli bahçeye Çamlıbel Mersin’in son durağıydı.sevgilimiz olunca oranın bir adıda aşıklar parkıydı ve soluğu aşıklar parkında alırdık…bizler Mersin’de karışık etnik kökenli ve farklı dinlerden aileler bir arada kardeşçe ve dostluk içinde yaşıyorduk.
O zamanlar Mersin küçük bir şehir, biz Kıbrıs kökenliydik komşularımızın ahbaplarımızın kimi Şamlı, kimi laz, kimi alevi, kimi doğulu kürt, kimi Lübnanlı, kimileri yörük köylüydü.
Hiç kimse etnik kökeniyle veya dini inancıyla asla dışlanmazdı.
Düşünüyorumda Zala teyze doğulu çocukların sevgilisi, bizlere hep kuruyemiş dağıtırdı, her komşunun sorununa koştururdu.
Van’ lı Mehmet amca mahallenin en büyük bakkalı herkes <<Vanlı Mehmet’ in terazisi şaşmaz>> derdi. Ailecek sevilen sayılan komşularımızdı. Arap zehra teyze bizlere acıktıkmı ekmeğin arasına
salça sürer yedirirdi.Şamlı komşularımız Nazmiye teyze, bize ut çalar, oğlu ali ağabey mahallenin eğitimli bankacı mehmet ağabeyi derslerimizde ve her konuda danışıp yardım aldığımız ağabeyimizdi.
Laz komşularımız emine teyze kalabalık ailesine rağmen, tatlı şivesiyle her kapısından geçen komşusunu davet edip bir ikramda bulunmaya çalışırdı.Mahallede evlrimizin önündeki kaldırımlarda oturur hoşsohbet sabahlardık.
İlkokul arkadaşlarım Janet ve Helen Lübnanlılardı onlar bizi biz onları çok severdik. Din bilgisi derslerinde bahçeye çıkarlar, hava soğuksa kendi istekleriyle sıralarında oturup derse katılmadan resim yapar veya kitap okurlardı. Ne öğretmenimiz, ne de biz onları dışlamaz çok severdik. Onlar da bizleri çok severdi.
Diş doktorumuz Vahan amcamız, ermeni kökenli ne harika bir insandı. Sevimli, insancıl, paragöz olmayan fakirlerin tedavisinden para almayan güzel yürekli insan.
Ayakkabıcı Viktor, en sağlam ayakkabılar onda Viktor’ un ayakkabıları ömürlük denirdi.
Doktor Viktor Venüs elinde siyah kocaman çantası herkesin derdine çare bulmaya çalışan, gece geç saatte bile hiç üşenmeden, kimseyi ayırt etmeden koşturan başarılı tedavileriyle sevilip sayılan bir doktordu.
Hıristiyan arkadaşlarımız vardı hep birlikte güler hep birlikte ağlardık.Birbirlerimizin cenazlerini kaldırırdık..Şu anda Mersin Şehir Mezarlığı buna en büyük örnek..Dinlerin ırkların kardeşlikleri orda yatıyor..
Mersin’in yörük köylüleri ne candan yürekli , yardımsever insanlardı. Her işleri imece usulü yürütürlerdi.
Evet ben böyle bir ortamda büyüdüm; Yörük, Kürt, Arap, Giritli, Ermeni, Laz, Hıristiyan, Alevi, Sünni, etnik kökenlerimiz farklıydı zira hepimiz önce insandık. Saygı ve sevgi dolu bir şekilde aynı şehirde kardeşçe yaşıyorduk.Benim canımı feda edeceğim arkadaşım Hamit İZOL’dur kökeni Kürt ve Siverekli Mersin ve ülke sevdalılığı tartışılmaz..Dr.Ali Gerger, Atilla Memiş,Hikmet Kaya,Ahmet Serttaş sırtımızı yaslayabileceğimiz dostlarımızdır..
O zamandan bu zamana Kimse kimseyi etnik kökeninden ve dininden meshebinden ne sorgulardı, ne yargılardı.
Şimdi ne oldu insanlara? Nedir bu ayrımcılık, bu düşmanlık anlamıyorum ve çok üzülüyorum!…Ne oldu bize?
Yorumlar