Insan, hayatta kalmak için ihtiyaçlarını tamamlama derdine düşerken, bu ihtiyaçlarını tamamlama sürecinde yaşadığı olaylara, tanıdığı kişilere anlam yükler. Yüklenen anlamlar bazan hattini aşıp, kendi kendine yarattığı kurguladığı senaryolara inanç gelişir ve kuşkular başlar... işte o durumda, siz artık gerçeğe değil, kurgunuza hizmet eden bir köleden hiç farkınız kalmaz... öyleki kurgulanmış kuşkular sizi egemenliği altına alırken, siz artık gerçek ile çelişir, doğru ile yanlış arasında ki farkındalığın yok olduğu bir düşünce sisteminin içinde, sadece kurgunuza itaat eden biri haline dönüşürsünüz... Kendini olumlu çözümlere ikna etme becerisi ortadan kalkar. Olumsuz duygunun esiri olur ve o duygunun yarattığı ruhsal sıkıntılı sürece girersiniz... Olumsuzluk içeren her duygu ağırdır, yüktür, insan ruhunun sorunudur. Zihinde olgunlaşan bu ağır, aslında kasvetli düşüncelerin, yasamınıza hükmetmesi durumunda yorgun, keyifsiz, mutsuz olursunuz...
Insan en büyük hatayı kendini güvende hissetmek, temkinli olmanın gereği olarak gördüğü, “kuşku duyma” duygusuna sahip çıkarak yapar. Dogru olan, olaylara, kişilere kuşkuyla bakmak yerine, zamana yayarak tanıma, anlama, analiz etmeye çalışmanın olumlu etkisini yaşamaktır. Insan genelde kuşkulandığı zaman agresif olur. Mantık devreden çıkar. Ani kararlar alır. Güven duygusu hasara ugrar. Asıl yaptığı görmek istemediği gerçekten kaçmak , bahaneler üretmek için olumsuz kurgular geliştirir...Hayal gücünün eserlerini oluşturur...Bilinçaltında yatan temel neden, insanın içindeki haklı olma dürtüsüne kılıf uydurmak ve haksız olduğunu düşündüğüne de gününü göstermektir..! Kuskularında, haklı olduğunu düşünen biri, haklı olmayı karşısındaki kişiye empoze edebilmek için, ıspatlara ihtiyaç duyar. Eğer yeterince ikna edemiyor ve o konuda çaresiz kalıyorsa, üstelik haklı olduğuna kendisini de vazgeçilmez bir kararlılıkla inandırmışsa, artık gerçek ile olan bağını koparıp, güçlü bir senaryo ile kurgusunu hayata geçirmek şart olur. Bundan sonraki süreçte, zihninde yarattığı kurguladığı o düşünceyi birçok kez tekrar eder. Bu tekrarlar o düşünceye karşı inancını pekiştirir. Yaratılan düşünce kuvvetli hale gelince de, muatabının karşısına çıkar. Öyle bir çıkar ki, sonuç kendi zararına da olsa, bedel ödemeyi de göze alır...
Kurgulanmış kuşkular, ikili ilişkilere çok büyük zarar veriyor. Olaylara bakış açısını, esnekliği yok ediyor. Daha geniş pencerelerden bakmayı engelliyor...“ tabii ya tam da benim düşündüğüm gibi kesin öyle olmamıştır..” , “hımm aslında bunu yapabilirdi yapmadığına göre...”, “ Yok ya, anladım ben, o bunu özelikle yaptı...çünkü...”, “ Ben biliyorum ya, kesin şu olmuştur bu olmuştur..” gibi bir çok hayali yazılmış senaryonun içinde başrol de olmayı seçmek, biraz da kolaycılık değilmidir aslında..!
Dinlediğim bir hikâyeyi sizlere anlatmak isterim: Bu bir işadamı ve sevgilisi arasında geçen bir hikâye. Adam işi gereği sürekli seyahatlere çıkmak zorunda kalıyor. Her seyahatinde üç yıldır birlikte yaşadığı sevgilisine vardığını bildiriyor. Şehir dışında olduğu zamanda günde bir kaç kez toplantılardan vakit buldukca mutlaka arıyor konuşuyor. Bir seyahatinde otele yerleşir yerleşmez yetişmek zorunda olduğu toplantı saati, aşırı yoğunluk nedeniyle sevgilisini aramayı unutuyor. Akşam geç saatte otel odasına döndüğünde telefonunun biten şarjını doldurmak için bavuluna baktığında sarjı ofisinde unuttuğunu fark ediyor... Çok yorgun olduğu için yatağa uzandığı gibi uyuyakalıyor. Kadın bütün gün mesaj bekliyor, telefonuna sık sık bakarak “ Bak hala aramadı...” diye başlıyor zihninde hikâyeler yazmaya...
Geç saatte sevgilisinin telefonunu bir kaç kez arıyor ama kapalı çıkıyor. Kadının zihninde kuşkuların dozu arttıkça kurgulamaya başlıyor. Bir anda yazdığı hikâyeye o kadar inanıyor ki, sabaha kadar kurduğu için uykusuz ve mutsuz bir ruh haliyle, bir mesajla adamı terk ettiğini yazıyor.
Sabah otel görevlilerinden sarj isteyen adam, kahvaltısını yaparken biraz dolmuş olan sarjına rağmen ilk iş olarak sevgilisini aramak için telefonunu açtığı anda gelen mesajı görüyor... Hemen sevgilisini arıyor ve soruyor. “Bu ani kararına neden nedir? “ kadının yanıtı şöyle oluyor: “ Her zaman bana vardığını yazıyordun. Ve mutlaka arardın. Bu kez bunu yapmadın, bütün gece telefonun da kapalıydı..yanında muhakkak bir başka kadın vardı ve sen iş seyahati diye bana yalan söyledin...” Adam şaşkın ve sakin yanıt veriyor. “Kararın tamamen senin kendi yarattığın kuşkularının acı sonucu... Ve bu kurguladığın hikâyeye olan inancın öyle güçlü ki benim varlığımı sevgimizi, yıllardır birlikte geçirdiğimiz zamanı inkar edip vazgeçecek kadar sana hızlı karar aldırabiliyor. Ben sana dur demiyeceğim. Gerçekte öyle bir şey yok da demiyeceğim. Çünkü sen inancın kadar benimle kalmaya devam edeceksin...Inanmak istediğin ise, şu an benim seni aldatmış olduğum...gitmenin bir başka yolu da bahanelerdir...Hoşcakal “ Bu olayı analiz ettiğimizde görüyoruz ki, kadın yarattığı kurgunun öyle bir kölesi olmuşki, sorgusuz sualsiz itaat ediyor...Öyle bir itaat ki bu, bedelini de yine kendisi ödüyor..! Bu çift ayrıldılar..hem de sadece gerçek olmayan bir kuşku yüzünden..!
Olayları siyah ve beyaz görme halinden, kuşkularınızın size vereceği zararlardan uzak durmanız dileğimle....
Sevgiyle, Mutlu Kalın...
Profesyonel Koç
Derya Colaker
Yorumlar