Biz insanlar, tümüyle aciz halde doğarız. Yürüyene kadar bir yıl geçer; biçimlenmiş düşünceleri dile dökene kadar kabaca iki yıl,başımızın çaresine bakar hale gelene kadar da birçok yıl daha...Hayatta kalmak için çevremizdeki insanlara tümüyle bağımlıyızdır.Şimdi bir de memelilerin çoğu için geçerli duruma bakalım. Sözgelimi yunuslar, daha doğumda yüzmeye başlarlar; zürafalar ayakta durmayı saatler içinde öğrenirler; bir zebra yavrusu da doğumu izleyen kırk beşdakika içinde koşabilir. İlk bakışta diğer türler için büyük bir avantaj görünen budurum, aslında önemli bir sınırlamaya işaret eder. Hayvan yavrularındaki bu hızlı gelişimin nedeni, beyinlerinin büyük oranda önceden programlanmış bir şablona göre bağlantılar kurmasıdır.Önceden programlanmış bir beyinle doğma stratejisi, ekosistem içindeki belirli bir bölgede işe yarar. Ama hayvanı o bölgeden çıkardığınızda yaşama ve gelişme şansı düşük olacaktır.oysa insan beyni gelişir,esnektir.içinde bulunduğu şartlara göre evrilebilsin diye gelişme süreci doğumdan sonraya kalmıştır. İnsanlar ise aksine, buzlu tundralardan yüksek dağlara ya da vızır vızır işleyen kentlere kadar birçok farklı ortamda yaşama becerisine sahiptir. Bunun mümkün olmasının nedeniyse, gelişimi şaşılası ölçüde eksik kalmış birer beyinle doğuyor olmamızdır.İnsan beyni, her şey devrelerine "kazınmış" halde ortaya çıkmaz;onun yerine, yaşamsal deneyimlerin ayrıntılarıyla sürekli olarak yeniden biçimlenme olanağı tanır kendisine. Yardıma muhtaç olduğu halde geçirilen uzun dönemler, işte bu sürecin sonucudur. Genç beyin, bu zaman aralıklarında çevresine uyum gösterecek biçimde yavaş yavaş yoğrulmaktadır. Çünkü yaşam karşısında değişmez değil, esnektir.Bu bir avantaj elbette..Ama önce bilmek lazım...önce ve ilk kendini bilmeli insan...tesadüfen dünyada olmadığını bilmeli...yaradılışındaki olağanüstülüğü fark edip boşa harcamamalı...Eğitmeli kendini geliştirmeli...Elbette önce kendini sevmeli...Kendine değer vermeli ki sevebilsin,değer verebilsin...uçaklardaki anonsları bilirsiniz...bir hava akımı oluştuğunda oksijen maskelerini önce kendinize sonra çocuğunuza takın der...neden bencillikten mi...hayır...kendine faydası olmayanın başkasına faydası olmayacağından....iletişimde üç temel teknik anlatırım derslerde...K.O.D tekniği...Açılımı kabul görme,onaylanma ve değer görme...bu üç temel durumu istemeyen var mıdır hayatında?sanmıyorum...her insan doğası gereği kabul görmek ister,onaylanmak ve değerli olduğunu hissetmek ister...ön koşulu ise önce kendine vereceksin bunları...sonra başkalarına verebilirsin ve verdikçe de karşılığını o oranda alacaksın...Özdemir Asaf ne güzel demiş..."Her seven sevilenin boy aynasıdır.Sevmek sevilenin o aynaya bakmasıdır.."SEVGİYLE..
.EDLAN BOSTANCI(İLETİŞİM UZMANI/EĞİTMEN/YAZAR)
Yorumlar