İlk kez doğarken ağlayan insanoğlu, yaşam içinde kimi zaman sesli hıçkırıklarla, kimi zaman ise sessiz çığlığında, içine içine ağlayacaktır...! Cünkü hayat zorlukların da olduğu bir platformdur. Zorluklar karşısında zaman zaman ağlama krizlerine hangimiz yakalanmıyor ki…! Fakat “ağlamak” eylemi toplumumuzda kurallarla öyle bir çerçeve içine alınmış ki, adeta insanlar gizli gizli kimse görmeden ağlamanın makbul olduğu inancına sahip olmuştur. Çevrenizde zor anları olan bir yakınınıza, dostunuza ya da bir arkadaşınıza mutlaka rastlamıssınızdır…Eğer gözlemlediyseniz, bazı insanlar yumruklarını sıkar, dudaklarını ısırır, biranda kançanağı olan gözleri küçük göletlere dönüşür...dokunsan ağlayacakken, direnç gösterir…bırakamaz kendini, bırakırsa onuru zede alacak diye korkar. Çünkü inanışına göre, sadece zayıf insan ağlar, ve ona göre ağlamak ayıp sayılmaktadır…!
“Aman ha sakın insan içinde ağlama, ağlamak zayıflıktır, ayıptır” gibi dayatmalar, yıllarca büyükler tarafından beynimize çivi misali çakılmıştır. İşte bu ağlamayı ayıp sayan inanç, nesilden nesile süregelen, zihnimize çocuk yaşta yerleştirilmiş, kültürel yanlış kodlamalardan beslenmektedir. “
Toplumumuzda „erkekler ağlamaz“ diye tabulaşmış bir inanış vardir ki, bunu anlamakta zorlanıyorum…
Bence, erkeklerin ağlamasının ayıp, eziklik ve zayıflık olarak sayıldığı kültür ortamında, erkekler ağlamayı güçsüzlük olarak algılamaya zorlanmışlardır. Ayrıca böyle düşünenlerin, erkeklerin başka bir gezegenden dünyaya atılmış olabileceğini, ruhsal yapılarının normal insan tanımına uymadığını kabul ettiklerini, onlara garip bir varlık muamalesi yaptıklarını düsünüyorum. Diğer yanda „erkekler ağlamaz“ diye kural getirenlerin, kolay ağlayabilen kadına, zayıf insan etiketi yapıştırdıklarını, ağlamayan erkeğin kadına göre üstün bir ırk olduğuna dair yanlış bir ınancın köleliğini yaptıklarını düsünüyorum…Iste bu yanlış inanışlar sayesinde erkekler insan doğasına aykırı bir duruş sergilemeye mecbur bırakılmıştır. Erkegin ağlamasının ayıp sayılması, erkeğin psikolojisinde yarattığı baskı, üzüntülü, öfkeli ve sinirli hallerde, kendini bırakamamakdan kaynaklı bir sıkışma yaşattığı için, erkek şiddete daha meyilli bir insan haline dönüşebiliyor. Oysa erkeğin de sakinleşmesine destek olabilecek ağlamanın getirdiği rahatlamaya ihtiyacı vardır. Ağlayan erkekler duygularını daha iyi kontrol edebilecektir. Ve aslında ağlayabilen erkek, güzel adamdır…Ağlayan erkek naziktir, incitmez…Ağlayan erkek cesurdur…özgüvenlidir…kendinden emindir…güvenilirdir,,,ağlayan erkek insandır…
Toplumuzda ağlama eylemine karşı çelişkilerin sayısı da oldukça fazladır. Mesela, hiç tanımadığınız birileri ile birgün, belki yolculukta, belki de parkta bir bankta otururken, bir şekilde yolunuz kesişir ve biraz sohbet sonrası güven ortamı oluşunca, size derdini ağlayarak anlatabilir…O durumda içinizden o insana karşı acıma duygusu duyar ve istem dışı gözlerinizin dolduğunu farkedersiniz. Çünkü duygusal varlık olan insan, karşısında göz yaşlarına boğulan biri olunca, dayanamaz ve acısını paylaşmanın göstergesi olarak da ağlar. İçteniçe de birinin acısına ortak olmanında mahrur gururunu yaşar. Bu ortaklık insana psikolojik anlamda kendini iyi hissettiren bir durumken, bir diğer yanda ağlamanın ayıp sayılması ne büyük bir çelişkidir diye düşünmeden edemiyorum açıkcası…!
Öte yanda, toplumda, “ Aman canım ne kadar ayıp, o da çok sulu göz, ota böceğe ağlıyor „ diye ağlayan insanı yargılama vardır…Bu ota böceğe ağlama hali, duygusallığı hat safhada yaşayanlarda sıklıkla görülür ve bu onun rahatlama şeklidir. Yargılamak yerine anlamaya çalışmak gerekmez mi ?
Aynı bilinçte olan kişi, bir bakmışsınız, birini teskin etmek için, bu kez de “ağla ağla açılırsın“ der…
İyi ama hem “ağlamak ayıp” diyeceksin hem de karşındakini yatıştırmak için, „ağla ağla açılırsın” diyeceksin... !
Değerli okuyucu, ağlamak ne zayıflıktır ne de ayıptır…, çünkü ağlayan insan açık yüreklilikle duygularını paylaşmaktan korkmayan insandır. Kimin ne dediği umrunda değildir…o an içindeki yangını gözyaşlarıyla dışarıya akıtmanın cesaretine sahiptir.
Gözyaşları duygularımızın bir çeşit iletişim yoludur. Kızgınlık korku
öfke
üzüntünün veya mutluluğun gösterilmesinde önemli bir araç vazifesi görürler. Gözyaşları bazan söyleyemediklerimizin dili olurlar…Bazan da düğümlenen bogazın, derin bir nefes alışa dönüşmesidir…!
Ağlama psikologlara göre depresyona da çok iyi gelmektedir. Ağlayan insan ruhundaki sıkışmayı boşaltır, daralmayı önler. „Gülmek ömrü uzatır“, „bir kahkaha bir kilo pirzolaya eş değer fayda sağlar“ deyimleri ile gülmenin faydası vurgulanırken ağlamanın da ruhu rahatlattığını gözden kaçırmamalıyız.
Yaradan, insan bedeninde var olan herşeyi, yine insana faydasıyla yaratmıştır…Hiç bir şey yoktur ki bedenimizde bir işe yaramasın…Mesela ağlamanın gözleri temizlediğini biliyormuydunuz ? Uzmanlar vücudun bir çok zararlı toksini gözyaşlarıyla dışarı attığını, ve gözlerin ağlama sonucu bakterilerden arınıp, temizlendiğini öngörüyor. Ayrıca ağlamak endorfin hormonunu salgılamaya da yardımcı oluyor. Endorfin bildiğiniz gibi beynin salgıladığı, insana mutluluk veren bir hormondur. Aynı zamanda ağrıları da azaltmaya fayda sağladığı bilinir. Dolayısı ile ağlayan insan, rahatlar ve içine bir ferahlık gelir. Bu rahatlama sonucu mutlu olur.
Göz yaşlarınızı içinize akıtmak yerine, bırakın içinizdeki dert/tasa göz yaslarıyla akıp gitsin. Bırakın ruhunuz rahatlasın, sakinleşsin…! Zor anlarda duyguları pastörize edip içimizde saklamak yerine, kızgınlığın, öfkenin, acının kontrol edilmesi, ağlayarak sağlanabilir...Ağlamak arınmayı sağlar…! Ağlamak faydalıdır, asla ayıp değildir…!
Sevgiyle kalın, Mutlu kalın.
Profesyonel Koç
Derya Colaker
www.deryacolaker.com
Yorumlar